top of page

YENİ İCRA KANUNU(CEBRİ İCRA KANUNU) TASLAK METNİ MADDELERİ

Cebri İcra
Cebri İcra Kanunu Taslak Metin İncelemesi

Yeni İcra ve İflas Kanunu(Cebri İcra Kanunu) ile; mevzuatta önemli değişiklikler gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda gerekli olmayan uzun süreler kısaltılmış ve daha sınırlanmış olup; bazı kısa süreler ise uzatılmıştır. Genel itibariyle Taslağın; 2004 sayılı kanun kapsamındaki dağınık yapıyı adeta ortadan kaldırarak daha öngörülebilir, günümüz ihtiyaçlarına uygun ve alacaklı ile borçlu arasındaki menfaat dengesini gözeten bir İcra Hukuku oluşturmayı amaçladığını belirtilmekle birlikte özellikle uygulamaya dair önem taşıyan söz konusu maddeler aşağıdaki gibidir:


1- İcra Ve İflas Dairelerine Yatırılan Veya Bu Dairelerce Tahsil Edilen Para, Nemalandırılacaktır.

MADDE 12- (1) "İcra ve iflas dairelerine yatırılan veya bu dairelerce tahsil edilen para, Adalet Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelik hükümleri çerçevesinde nemalandırılır ve kanunda belirtilen kesintiler yapıldıktan sonra kalanı, nemalarıyla birlikte banka aracılığıyla hak sahiplerine ödenir." 2004 sayılı Kanunda düzenlenmeyen ve bir yenilik olarak getirilen bu hükümle, ilgililerin mülkiyet hakkının azami seviyede korunması amaçlanmaktadır.


2-Şikayet Başvurusunun Yapılma Usulünü Düzenleyen Madde Başlığı Öncesinde Yargılama Usulü İken Başvuru Usulü Olarak Değiştirilmiş, Şikayetin, Bir Dava Olmadığından Başvuru Usulünün Ayrıca Ve Açıkça Belirlenmesinin Uygulamadaki Tereddütleri Ortadan Kaldıracağı Düşünülmüştür.

Başvuru usulü MADDE 26- (1) "Şikâyet yazılı veya sözlü olarak yapılır. Sözlü olarak yapılan şikâyet mahkemece derhâl tutanağa bağlanır...vd."


3- İcra Ve İflas Dairelerince Yapılacak Tebligatların Usulüne Uygun Olup Olmadığının İcra Ve İflas Dairelerince Kendiliğinden Gözetilip Denetlenmesi Gerektiği Esası Kabul Edilmiştir. (Bkz. Madde 44)

MADDE 44- (1) "İcra ve iflas dairelerince yapılacak tebliğler Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır. İcra ve iflas müdürleri yapılan tebligatların usulüne uygun olup olmadığını resen gözetir."

Bu hususta karşımıza çıkabilecek bazı sorunlar bulunmaktadır. Öncelikle yapılacak olan ve usulünce hazırlanmış olan tebligatlar için gecikmeler söz konusu olabilecek, İcra ve İflas müdürlerinin halihazırda iş yükünün fazla olduğu gözetildiğinde; bir an evvel tebliğe çıkması lazım gelen tebligatlar zamanında tebliğe çıkamayacak, usulüne uygun hazırlanmış bir tebligatın usulüne uygun olmadığı ve tebliğe çıkarılamayacağına dair kararlar söz konusu olabilecektedir. Dolayısıyla bu hususta icra dairelerinin bir denetim mekanizması olarak işletilmeye çalışılması uygulamada çok ciddi sorunlara yol açabilecektir.


4-İlamların İcraya Koyulması Hususunda Önemli Değişiklikler Yapılmıştır. (Bkz. Madde 53)

Verildiği anda kesin olan veya kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşen ilk derece mahkemesi ilamları, İstinaf başvurusu bölge adliye mahkemesince reddedilen ilk derece mahkemesi ilamları, Bölge adliye mahkemesi ilamları, Yargıtay tarafından ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen ilamlar icraya konulabilecek ilamlar olarak belirtilmiş, fakat Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin ilamların icraya konulabilmesi için kesinleşmeleri aranmıştır. Bununla birlikte Her türlü nafaka alacağı, bedensel zarar ve destekten yoksun kalma alacakları, işçinin iş ilişkisinden doğan alacakları ile bayrağına ve sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın bir geminin tahliye ve teslimi hakkındaki ilk derece mahkemesi ilamları, kanun yolu açık olsa dahi icraya konulabilecektir.


Bu değişikliklerdeki amaç taraflar arasında menfaat dengesi sağlamak ve erken icra risklerini azaltmaktır. Bilindiği üzere; tahliye kararı her ne kadar kesinleşmemiş olsa bile icraya konulabilirdi. Yani kesinleşme şartı yoktu. Yeni kanun madde 53 gereği; Taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin ilamların icraya konulabilmesi için kesinleşme şartı bulunuyor. Sonuç itibariyle haklı bir şekilde kiracıya karşı açılan tahliye davaları kesinleşene dek taşınmaz sahibi mağdur durumda olacak, tahliye süreci sürüncemede kalacaktır.


5 - Taslak Kanunda "Süreler" Başlıklı Madde İle Kanunda Belirlenen Süreler Hakkındaki Kurallar, İçtihatlarda Kabul Edildiği Şekliyle, Daha Açık Ve Ayrıntılı Olarak Düzenlenmektedir. (Bkz. Madde 38)

MADDE 38-..."süreler, taraflara tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar.

(3) Süre gün olarak belirlenmiş ise ilk gün hesaba katılmaz ve son günün çalışma saati sonunda biter.

(4) Süre hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise, ilk gün hesaba katılır ve o güne son hafta, ay veya yıl içinde karşılık gelen günün çalışma saati sonunda biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne karşılık gelen bir gün yoksa, süre bu ayın son günü çalışma saati sonunda biter....(6) Resmî tatil günleri, süreye dâhildir. Sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter..."


Ayrıntılı olarak düzenlenen süreler; özellikle borçlu açısından herhangi bir kafa karışıklığına mahal vermemek üzere düzenlenmiştir. Özellikle uygulamada son günler açısından bazı karışıklıklar olabiliyordu. Kanun hükmünün bu açıdan eskisinden daha açıklayıcı olduğunu söylememiz mümkündür.


6- İcra Emrinin Tebliğinden Önceki Hâller İçin; Borcun itfası, zamanaşımına uğraması veya borçluya süre verilmesi nedeniyle takibin iptali ya da icranın geri bırakılması talebi ise icra emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde iken iki haftaya çıkarılmıştır. (Bkz. Madde 61)


7-Taşınmazlar Hakkındaki İlamların İcrası'nda Taşınmazın Tahliye Ve Teslim Edilmesi; 2004 sayılı Kanunda yer alan yedi günlük yerine getirme süresi bir aya çıkarılmaktadır.


Bu husustaki değişikliğin de yerinde olduğunu söylemek mümkündür. Zira Bir taşınmazı tahliye etmek ve bir para alacağının teslim edilmesi arasında oldukça büyük bir fark bulunmaktadır.


8- İlama Dayalı Alacak İçin İlamsız İcra Yoluna Başvurulamayacak.

2004 sayılı kanun ile bir ilama sahip olan kişi ilamsız veya ilamlı icra yoluna başvurabilecekken, yeni kanunla bunun önüne geçilmiş, isabetli bir değişiklik yapılmıştır. Fakat ilam niteliğindeki belgeler bu hükmün kapsamı dışındadır.


9- Artık İlamsız İcra Başlatmak İçin Bir Belgeye Dayanma Şartı Geliyor. Buna göre elinde bir alacak belgesi bulunmayan alacaklı İlamsız İcra yoluna başvuramayacak.


Fakat uygulamada her her kira sözleşmesi, her iş sözleşmesi, her satım sözleşmesi...vb örnekleri daha da uzatılabilecek her iş yazılı yapılmamaktadır. Tüm kanunlar çerçevesinde bakıldığında; her sözleşme veya iş yazılı şekle tabi değildir. Kimi durumlarda yazılı şekil yalnızca ispat şartıdır. Bu hususta kanunun yürürlüğe girmesi durumunda yazılı olmayan bir iş, bir sözleşme akdeden tarafların nasıl bir yol izleyeceği tartışılabilir. Bu hüküm her ne kadar kötüniyetli tarafa karşı borçluyu korusa bile; uygulamada ve dahi kanun kapsamında yasal olarak sözlü kurulmuş bir ilişki açısından bakıldığında büyük zorluklara sebep olabileceğini söylemek gerekir.


10- "İtirazın Kaldırılması" Kurumu İlga Edildi, Yalnızca "İtirazın İptali" ne Başvurulabilecek.

İtirazın iptali davası, Taslakta borçlunun itirazının hükümden düşürülmesi, başka bir ifadeyle borçlunun itirazıyla duran takibin yeniden harekete geçirilerek haciz talep edilebilmesi için başvurulabilecek tek yol hâline gelmekte; 2004 sayılı Kanunda yer alan itirazın icra hukuk mahkemesi kararıyla kaldırılması usulü yürürlükten kaldırılmaktadır.


İtirazın Kaldırılması usulü; alacaklının ilâmsız icra prosedürü içerisinde genel mahkemeden bu konuda bir ilam almadan, çabuk ve basit bir şekilde alacağına kavuşmasını sağlamaktaydı. Alacaklıya, borçlunun itirazını hükümden düşürmek için yalnızca itirazın iptali davası açma imkanı tanınması durumunda, borçlu hiçbir haklı nedene dayanmayan bir itiraz ile alacaklıyı mahkemede dava açmaya zorlayacak ve bununla ilamsız icra yolunu işlevsiz hale getirebilecektir. İtirazın Kaldırılması yolu; ilamsız icranın amaç edindiği çabukluk ve basitlik ilkeleri ile örtüşmekte idi. İtirazın kaldırılması yolu, özellikle kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takiplerde işlevsel olabiliyordu. Gelecek uygulamada neredeyse her takip bir davaya taşınacak ve alacaklıların alacağına kavuşması bu kısım için biraz daha zor olacak. (Bkz. Madde 96)


11-Bir Yıl Olan İtirazın İptali Davası Süresi Altı Aya İndirildi.

MADDE 96- (1) Takibine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde mahkemeye başvurarak genel hükümlere göre itirazın iptali için dava açabilir.


12- Yedi Gün Olan Ödeme Emrine İtiraz Süresi İki Haftaya Çıkarıldı.

MADDE 91-"(1) İtiraz etmek isteyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde yazılı veya sözlü olarak icra ve iflas dairesine bildirmek zorundadır. "


13-Süresinde Satış Talep Edilmediği Takdirde Takip Dosyası Kendiliğinden Düşecek.

Bu kısımda amaç; uzun süreler açık kalan icra dosyalarının önüne geçilmek ve alacağı hakkında herhangi bir işlem yapmayan alacaklının bu hakkını elinden almaktır.


Sonuç olarak İcra Kanunundaki Değişikliklere dair Kanun Taslağının hazırlanma aşamasında avukat eksiğinin olduğu taslak metinden açıkça anlaşılıyor. Taslağın bu şekilde kanunlaşması halinde ise, hedeflenenin aksine alacaklıların alacaklarını tahsil etmekte çok daha zorlanacakları bir süreç ile karşı karşıya gelmelerine de sebep olunabilir. Her halükarda icra takipleri ve iflas süreçleri için hukuki destek alınmadan hareket edilmemesi gerektiğinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Talep ve sorularınız için internet sitemizdeki başvuru ve talep formu ekranından bizlere ulaşabilirsiniz.


Hazırlayan: Stj. Av. Şerife Nur USLU

Düzenleyen: Av. Ahmet ÖZDEMİR

Yorumlar


bottom of page