Ülkemizde açılan boşanma davaları her sene artmaya devam ederken boşanma nedenleri oldukça farklılık göstermektedir. Boşanma sebepleri Türk Medeni Kanunu’nda temel olarak Özel Boşanma Sebepleri ve Genel Boşanma Sebepleri olarak iki başlığa ayrılmıştır. Özel boşanma sebepleri “Zina(TMK MD 161), Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK MD 162), Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme(TMK MD 163), Terk(TMK MD 164) ve Akıl hastalığı(TMK MD 165) olarak sınırlı şekilde kanunda sayılmıştır. İşbu özel boşanma sebepleri sonraki yazılarımızda ele alınacaktır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası veyahut diğer ismiyle çekişmeli genel boşanma davası ise TMK md. 166’da “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla yukarıda sınırlı olarak sayılan özel boşanma nedenleri haricinde açılan her boşanma davası çekişmeli genel boşanma davası olarak değerlendirilecektir. Uygulamada sıkça karşılaşılan genel nedenlerden bazıları ise; Küçük düşürme (HGK. 91/2200 K.) Yıkanmama , duş almama. (HGK. 64/2604 K.) Kumar oynayarak aileyi sıkıntıya düşürme (2. HD 75/9170 K.) Aşırı kıskançlık (HGK. 72/262 K.) Eşin aşırı şekilde borçlanması, eve haciz gelmesine neden olması, at yarışı iddia ve şans oyunları oynayarak ailesini mağdur etmesi. Çalışmak istememe, eve bakamama . Eşlerin birbirini sevmemesi, Ailelerin evliliğe müdahalesi, Eşin isteğine rağmen bağımsız konut açmama,Cinsel doyumun sağlanamaması, ve cinsel iktidarsızlık, Sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar, Eşler arasında ortak yaşamın hiç kurulmamış olması, Eşe hakaret etmektir.
Yukarıda sayılan boşanma sebeplerinden herhangi birisi söz konusu ise eşlerden her biri görevli mahkeme olan Aile Mahkemesinde boşanma davası açabilir. Aile Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi görevli mahkemedir. Yetkili mahkeme ise, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Ancak işbu dava, tamamen kusurlu olan eş tarafından açılamaz. Evlilik birliğinin sona ermesi yalnız bu eşin kusuru ile meydana gelmişse bu kusur kendisine hukuken bir boşanma davası açma hakkı tanımayacağından bu eşin açtığı boşanma davası reddedilir.
Bunun yanında TMK 166/2-3 fıkraları uyarınca kanun bazı hallerde evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kendiliğinden kabul etmiştir.
1)Anlaşmalı Boşanma Davası Açılmış İse;
Eşlerin boşanma davası için birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Ancak anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için evlilik birliğinin en az bir yıl sürmüş olması gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma davasında protokol düzenlenmiş olsa dahi boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur.
2)Ortak Hayat Yeniden Kurulmamış İse;
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
Kanunda sayılan bu iki durum haricinde evlilik birliği temelden sarsılması sebebiyle boşanma kararının verilebilmesi için eşleri derinden etkileyen bir olay meydana gelmeli ve bu nedenle evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenemeyecek derecede sarsılmış olmalıdır.
Ancak meydana gelen ve evlilik birliğini etkileyen olayların, her eş için farklılık gösterebileceğini unutmamak gerekir. Nitekim bir eş için katlanılamaz olan davranış, söz veya tutum diğer eş için ağır bir sorun teşkil etmeyebilir. Bu hususta da hakim, gerek tanık beyanları gerekse de dava sürecinde tarafların kişiliklerinden ve geniş takdir yetkisinden yola çıkarak, eşler için meydana gelmiş olayın evlilik birliğine ne derece etkisi olduğunu ve evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını takdir yetkisi kapsamında değerlendirilecektir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davalarında önemli hususlardan bir diğeri de af konusudur.
Nispi boşanma sebeplerinden birine dayanılarak açılan davalarda bazı davranış ve tutumlar nedeniyle, davacı eşin davalı tarafı affettiği kabul edilebilir ve bu durumda davacı eşin ileri sürdüğü olaylar hükme esas alınmayarak, duruma göre davanın reddine karar verilmesi söz konusu olabilir. Bir davranışın “affetme” niteliği taşıdığının kabul edilebilmesi için bazı şartların mevcut olması gereklidir. Bu şartlar;
- Affetmeye dair kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da affetmeyi gösteren fiili tutum ve davranışların olması,
- Affetmeye yönelik davalı tarafından bir iddiada bulunulması ve affetme sayılabilecek davranış ve tutumların ispat edilmesidir. (Burada önemle belirtmek gerekir ki; ortada affetme iddiası bulunmadan, toplanmış delillere dayanarak hakimin kendiliğinden olayların affedildiğini kabul etmesine imkan bulunmamaktadır.)
Boşanma davalarında af niteliğini taşıyan olaylar uygulamada tarafların barışması, davranışa maruz kalan eşin diğer eşi affettiğini açıklaması, davranışı hoşgörü ile karşılamak ve davranışa maruz kalan eşin durumu bilmesine rağmen ortak yaşama devam etmesidir. Bu durumda tarafların barışmasından önce yaşanan olaylar boşanma davasının konusunu oluşturmayacaktır. Ancak barışma sonrasında yaşanan olaylar boşanma nedeni oluşturabilecektir. Yine açılan bir boşanma davasından feragat etmek de af anlamını taşımaktadır. Feragat edilen davadaki davranışlar tekrardan başka bir boşanma davasına konu edilemeyecektir. Yine davacının, eşine, onu affettiği anlamına gelecek şekilde mesaj göndermesi, zorunluluk halleri dışında uzunca bir süre aynı evde yaşamaya devam etmesi, eşiyle cinsel ilişkiye girmesi gibi davranışları da davacının davalıyla barıştığını, sonuç itibariyle davalıyı affettiğini gösterir davranışlardandır. Ancak affetme davranışının meydana geldiğini davalı mutlaka ileri sürmeli ve somut bir delille ispatlamalıdır. Hakimin af durumunu kendiliğinden göz önünde bulundurması söz konusu olmamaktadır. Bu durumda usul hukuku anlamında affetme iddiası bir def’i niteliği taşımaktadır.
Boşanma davalarında boşanma talebinin yanıda maddi ve manevi tazminat talepleri, nafaka talepleri, velayet ve ayrıca mal rejimi davaları da söz konusudur. Bu nedenlerle hak kayıplarına uğramamak için sürecin muhakkak bir avukat tarafından takip edilmesinde fayda vardır. Ayrıntılı bilgi ve sorularınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Comments